tugba
Acik Süt mü, Sise Sütü mü, Kutu Sütü mü … Içmeli?

Bizim çocuklugumuzda, birakin ‘kutu sütlerini’ ‘sise sütü’ bile icat edilmemisti. Sütü de bir çok baska seyi de, meselâ yogurdu… hatta baligi bile kapidan geçen seyyar saticilardan alirdik.

Sütçüler genellikle atlarinin iki tarafina astiklari gügümlerle satis yaparlardi. Kupa seklinde galvanizli tenekeden degisik boylarda ölçekleri olurdu; biz evden tencere ile gider annemizin istedigi kadar süt alirdik.
Sütü aldiktan sonra onu hemen ocakta kaynayincaya kadar isitmak biz çocuklarin görevi idi. Atesteki süt kaynamaya baslayinca da tasmamasi için ocagi biraz kisar ve kabaran sütün köpüklerinin üzerine üflerdik. Sonra sütü atesten indirir ve bir süre beklerdik. Ancak iyice soguduktan sonra buzdolabina (demek ki buzdolabi varmis o zaman) koyardik. Sütün üzerinde neredeyse yarim santim kalinliginda kaymak olusurdu.

Devir kutu sütü devri
Zamanimizda en çok tüketilen kutu sütleri. Bunlarin gazetelerde, televizyonlarda, sinemalarda… her gün her yerde müthis reklâmlari yapiliyor. Ayrica, bu sütleri öyle eski usul kaynatmaya gerek yok, çünkü bunlar UHT denilen sistemle, yani çok yüksek isilara maruz birakilarak, meselâ 135-150 derecede 2-4 saniye tutularak içlerindeki tüm mikroplar öldürülüyor. Bu sütler kutulari açilmadigi taktirde 4 ay bozulmadan kalabiliyorlar.
Agzi kapali günlük sise sütlerine gelince. Bunlar pastörizasyon denilen bir yöntemle, meselâ 72 derecede 15 saniye tutularak mikroptan arindiriliyor. Sise sütlerini hem her markette ve her zaman bulmak mümkün degil ve hem de bunlarin ömürleri kutu sütüne göre çok kisa; ancak 3 gün.
Günümüzde büyük sehirlerde artik açik süt veya çig süt bulmak neredeyse imkânsiz. Satilsa da alan da olmaz herhâlde, çünkü bunlarin ‘hastalik yapan mikrop saçtiklarina’ dair müthis bir negatif propaganda var. Tabii bir de günümüz insaninin, kapidan sütçünün geçmesini bekleyecek… sütü alip ocakta isitacak zamani ve sabrinin olmadigini da hesaba katmak lâzim.
Zurnanin zirt dedigi yer
Sütün içilmeden ve degisik sekillerde kullanilmadan önce yüksek isilara tabi tutulmasinin sebebi, içinde bulunabilecek zararli mikroplarin öldürülmesi; baska bir deyisle sütün ‘kesilmesinin’ önlenmesidir.
Isin püf noktasi da burada zaten. Sütte hastalik yapabilen mikroplar bulunabildigi gibi, probiyotikler de denen vücut için faydali ‘dost mikroplar’ da bulunuyor. Bunlar, birakin hastalik yapmayi, tam aksine saglikli yasayabilmemiz için mutlaka gerekli olan mikroplar. Bagirsaklarimizdaki mikroplarin yüzde 85’ inin bu dost mikroplardan olustugunu ve bunlarin hastalik yapici olanlarinin üremelerini önlediklerini de belirtelim ki, mesele daha iyi anlasilsin.
Iste, bu isitma islemi sirasinda da zararli mikroplarla beraber ‘sütü süt yapan’, onu asil faydali kilan probiyotikler ve bunlarin ürettikleri enzimler ve vitaminler de istenmeden tahrip oluyor.
Isitma yöntemleri içinde sagligimiz açisindan en iyisi bizim çocukken yaptigimiz ‘süt pisirme’ islemi, yani sütün bir tasim kaynatilmasi. Pastörizasyon ve özellikle de UHT denilen yöntem ise ‘iyi-kötü-çirkin tüm mikroplari’ öldürdügü için sütü süt olmaktan çikariyor. Çünkü, süt içinde bulunan probiyotikler sebebiyle çok faydali bir içecek, onlari yok ettiniz mi inek sütünün sinek sütünden bir farki kalmiyor.
Gelelim neticeye
Varsa ve güveniyorsaniz daima açik sütü tercih edin, yoksa sise sütü, o da yoksa kutu sütü alin.

"Alintidir."
0 Responses